Uyuşturucu ticareti suçu, toplum sağlığını ve düzenini derinden etkileyen, ulusal ve uluslararası alanda mücadele edilen ciddi bir suç tipidir. Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında ağır yaptırımlara tabi tutulan bu suç, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin yasa dışı yollarla üretimi, dağıtımı, satışı ve temini gibi birçok farklı eylemi kapsamaktadır. Bu yazımızda, uyuşturucu ticareti suçunun hukuki niteliği, ortaya çıkış biçimleri, TCK’daki düzenlemeler, yargılama süreçleri ve Yargıtay’ın bu konudaki emsal kararları detaylı bir şekilde ele alınacaktır. Ayrıca, metamfetamin gibi hard uyuşturucu uyuşturucu kategorisinde değerlendirilen madde türlerine ilişkin suçlar ve cezalar da incelenerek, konuya ilişkin kapsamlı bir hukuki perspektif sunulacaktır.
Uyuşturucu Ticareti Suçu Nedir?
Uyuşturucu madde ticareti suçu, Türk Ceza Kanunu’nda en ağır şekilde cezalandırılan suç tiplerinden biridir ve kamu sağlığını doğrudan tehdit eden bir fiil olarak kabul edilmektedir. Uyuşturucu maddeyi üretmek, satmak, nakletmek, depolamak veya başkasına vermek bu suç kapsamında değerlendirilir. Yargıtay kararlarında da sıklıkla görüldüğü üzere; suçu işleme kastı, ele geçirilen uyuşturucu madde miktarı, bu amaçla kullanılan hassas tartı gibi yardımcı gereçler, uyuşturucu maddenin paketleniş biçimi, ele geçirilen uyuşturucu maddelerin çeşitliliği ve miktar olarak fazlaca para cezalandırmada önemli rol oynamaktadır. Uyuşturucu ticareti suçunun temel hali dahi cezası ağır hapis ve yüksek miktarda adli para cezası olup yazımızda yer vereceğimiz nitelikli halleri temel cezadan daha ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalınmasına neden olmaktadır.
Uyuşturucu Madde Ticareti Suçları
Uyuşturucu ticareti suçları, Türk Ceza Kanunu kapsamında düzenlenmiş olup uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin satılması, verilmesi, nakledilmesi, depolanması, ithal ya da ihraç edilmesi gibi fiilleri kapsamaktadır. Suçun temel amacı, ticari kazanç elde etmeye yöneliktir ve bu nedenle kullanım amacıyla bulundurmadan ayrılır. Cezalar oldukça ağırdır ve nitelikli hallerde daha da artırılmaktadır. Suçun kapsamı şu şekildedir:
Uyuşturucu Madde İmal Etme Suçu
Uyuşturucu madde imal etme suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin birinci fıkrasında açıkça belirtilmiştir. Bu fiil, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ruhsatsız ya da ruhsata aykırı bir şekilde üretilmesi, dönüştürülmesi veya kimyasal işlemlerle elde edilmesi durumunda oluşur. İmalat, sadece hammaddeden nihai ürüne ulaşmayı değil, aynı zamanda mevcut bir uyuşturucu maddenin kimyasal yapısını değiştirerek veya miktarını artırarak yeni bir madde elde etmeyi de kapsar. Örneğin, esrar bitkisinden esrar maddesi elde etmek veya sentetik uyuşturucuların laboratuvar ortamında sentezlenmesi bu kapsamda değerlendirilir.
Suçun tamamlanması için imal edilen maddenin piyasaya sürülmesi veya ticari bir faaliyete konu olması şart değildir; maddenin üretilmesiyle suç oluşur. Yargıtay imal suçunda failin kastının, maddenin ticari amaçla üretildiğine yönelik olması gerektiğini vurgulamaktadır.
Uyuşturucu Madde İthal Etme (Yurt Dışından Getirme) Suçu
Uyuşturucu madde ithal etme suçu, TCK 188. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen bir diğer önemli fiildir. Bu suç, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı bir şekilde yurt dışından Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisine sokulmasıyla oluşur. Maddenin ülkeye fiziki olarak giriş yapmasıyla suç tamamlanır; failin bu maddeyi daha sonra ne amaçla kullanacağı veya kime satacağı suçun oluşumu açısından önem taşımamakla beraber cezanın belirlenmesinde etkili olabilmektedir. Gümrük kapılarında, havalimanlarında veya sınır geçiş noktalarında yakalanan uyuşturucu maddeler bu suç kapsamında değerlendirilir. Yargıtay ithal suçunda failin kastının, uyuşturucu maddeyi ülkeye sokma iradesi olduğunu ve bu iradenin varlığının tespiti için somut delillerin aranması gerektiğini özellikle belirtmektedir.
Uyuşturucu Maddeyi Başkasına Verme veya Dağıtma Suçu
Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan uyuşturucu maddeyi başkasına verme veya dağıtma suçu, uyuşturucu ticareti suçunun uygulamada en yaygın görünüm biçimidir. Bu fiil, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin bir bedel karşılığında veya bedelsiz olarak bir başkasına devredilmesi, yani zilyetliğinin geçirilmesiyle oluşur. Önemli olan, maddenin ticari amaçla elden çıkarılmasıdır. Failin, maddeyi alan kişinin kullanıcısı olup olmadığı veya maddeyi ne amaçla aldığı bu suçun oluşumu açısından tali bir durumdur; asıl olan, failin ticari saikle hareket etmesidir.
Yargıtay, bu tür durumlarda failin kastını belirlerken; maddenin miktarı, verildiği kişi sayısı, maddenin verildiği ortam ve failin önceki eylemleri gibi birçok faktörü göz önünde bulundurur. Örneğin, bazı durumlarda küçük miktarlardaki uyuşturucunun birden fazla kişiye verilmesi, ticari amaçla dağıtım olarak yorumlanabilirken, kullanım sınırının üzerinde ele geçirilen uyuşturucu maddeler bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Uyuşturucu Maddeyi Taşıma / Sevk Etme Suçu
Uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi taşıma veya sevk etme suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan bir diğer seçimlik harekettir. Bu fiil, uyuşturucu maddenin bir yerden başka bir yere, ticari amaçla götürülmesi veya gönderilmesiyle gerçekleşir. Taşıma, failin maddeyi bizzat üzerinde veya bir araçla götürmesi şeklinde olabilirken, sevk etme ise maddeyi bir başkası aracılığıyla göndermeyi ifade eder. Önemli olan, bu eylemin ticari bir saikle yapılmasıdır.
Eğer madde, kişisel kullanım sınırları içinde veya sadece kullanma amacıyla taşınıyorsa, bu durum TCK 191. maddesi kapsamında değerlendirilir ve uyuşturucu madde kullanma suçunu oluşturur. Ancak maddenin miktarı, taşıma biçimi, güzergah ve failin ticari bağlantıları gibi unsurlar, eylemin ticari amaçlı taşıma veya sevk etme olup olmadığını belirlemede kritik rol oynar. Yargıtay, bu ayrımı yaparken somut olayın tüm koşullarını titizlikle incelemekte ve öyle hüküm kurmaktadır. Bu minvalde suçlamalarla karşı karşıya kalan kişilerin, hukuki durumlarını doğru bir şekilde değerlendirebilmek ve haklarını koruyabilmek adına alanında uzman bir ceza avukatından hukuki danışmanlık almaları büyük önem taşıyacaktır.
Uyuşturucu Maddeyi Nakletme (Bir Yerden Başka Yere Ulaştırma) Suçu
Uyuşturucu maddeyi nakletme suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin üçüncü fıkrasında, uyuşturucu ticareti suçunun seçimlik hareketlerinden biri olarak düzenlenmiştir. Nakletme fiili, uyuşturucu veya uyarıcı maddenin bir yerden başka bir yere, ticari amaçla taşınması ve ulaştırılması anlamına gelir. Bu eylem, genellikle failin bizzat maddeyi taşıması veya bir aracı kullanarak maddeyi hedef noktaya ulaştırması şeklinde gerçekleşir. Sevk etme fiilinden farkı, nakletmede failin maddeyi doğrudan kendisinin veya kendi kontrolündeki bir vasıtanın götürmesidir. Suçun oluşumu için maddenin ticari bir saikle nakledilmesi şarttır. Eğer nakil, kişisel kullanım için belirlenen miktarlar dahilinde ve sadece kullanma amacıyla yapılıyorsa, bu durum TCK 191. maddesi kapsamında değerlendirilir.
Yargıtay, nakletme suçunda failin kastının ticari olup olmadığını belirlerken, maddenin miktarı, nakil güzergahı, nakil aracının niteliği ve failin bu konudaki geçmiş kayıtları gibi unsurları dikkate alır. Özellikle büyük şehirler arasında veya uluslararası güzergahlarda yapılan nakiller, ticari amaç taşıdığına dair güçlü emareler olarak kabul edilmektedir.
Uyuşturucu Maddeyi Depolama veya Saklama Suçu
Uyuşturucu maddeyi depolama veya saklama suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin üçüncü fıkrasında uyuşturucu ticareti suçunun bir diğer seçimlik hareketi olarak düzenlenmiştir. Bu fiil, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ticari amaçla, belirli bir yerde muhafaza edilmesi, gizlenmesi veya stoklanması durumunda oluşur. Depolama, maddenin kısa süreli veya uzun süreli olarak, satılmak, dağıtılmak veya nakledilmek üzere biriktirilmesini ifade eder. Bu suçun oluşumu için maddenin mutlaka bir depoda veya özel bir alanda saklanması şart değildir; bir evde, araçta, iş yerinde veya herhangi bir gizli yerde ticari amaçla bulundurulması da bu kapsamda değerlendirilir.
Yargıtay, depolama suçunda failin kastının ticari olup olmadığını belirlerken, ele geçirilen maddenin miktarı, cinsi, saklandığı yerin niteliği, failin bu konudaki geçmişi ve maddenin paketlenme şekli gibi unsurları dikkate almaktadır. Özellikle büyük miktarlardaki uyuşturucu maddelerin, kişisel kullanım sınırlarını aşacak şekilde saklanması, ticari amaçla depolama olarak kabul edilir.
Uyuşturucu Maddeyi Satın Alma Suçu
Uyuşturucu maddeyi satın alma suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin üçüncü fıkrasında uyuşturucu ticareti suçunun bir diğer seçimlik hareketi olarak düzenlenmiştir. Bu fiil, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ticari amaçla, bir bedel karşılığında veya bedelsiz olarak elde edilmesi durumunda oluşur. Burada önemli olan, failin maddeyi kişisel kullanımı için değil, ticari bir faaliyet (satmak, dağıtmak vb.) için satın almasıdır. Eğer satın alma eylemi, kişinin kendi kullanımı için belirlenen miktarlar dahilinde gerçekleşiyorsa, bu durum TCK 191. maddesi kapsamında değerlendirilir ve uyuşturucu madde kullanma suçunu oluşturur.
Yargıtay, satın alma suçunda failin kastının ticari olup olmadığını belirlerken; ele geçirilen maddenin miktarı, cinsi, satın alma sıklığı, failin ekonomik durumu ve diğer deliller gibi unsurları dikkate alır. Özellikle, birden fazla kişiden veya farklı zamanlarda yapılan alımlar, ticari amaç taşıdığına dair güçlü emareler olarak kabul edilebilmektedir.
Uyuşturucu Maddeyi Bulundurma ve Kullanma Amaçlı Bulundurma Suçu
Uyuşturucu maddeyi bulundurma suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin üçüncü fıkrasında ticari amaçla bulundurma ve 191. maddesinde ise kullanma amaçlı bulundurma olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Ticari amaçla bulundurma; uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin satmak, dağıtmak veya başkasına vermek gibi ticari saiklerle elde tutulmasıdır. Bu durumda maddenin miktarı, saklandığı yer, paketlenme şekli ve failin diğer eylemleri, ticari amacın varlığını gösteren önemli delillerdir. Örneğin, evde veya iş yerinde yüklü miktarda, farklı türlerde ve satışa hazır hale getirilmiş uyuşturucu madde bulunması, ticari amaçla bulundurmaya işaret eder. Kullanma amaçlı bulundurma ise, kişinin kendi şahsi kullanımı için uyuşturucu maddeyi yanında taşıması veya evinde saklamasıdır.
Bu durumda, Yargıtay tarafından belirlenen ve Adli Tıp Kurumu raporlarıyla desteklenen kişisel kullanım sınırları esas alınır. Bu sınırlar, uyuşturucu maddenin türüne ve safiyetine göre değişiklik göstermektedir. Bu iki durum arasındaki ayrım, yargılama sürecinde hayati öneme sahiptir ve sanığın kaderini doğrudan etkiler. Bu nedenle, bu tür hassas durumlarda, alanında yetkin bir avukattan hukuki destek almak, sürecin doğru yönetilmesi ve hak kayıplarının önlenmesi açısından kritik bir adımdır.
Uyuşturucu Madde Ticareti Suçunun Cezası Nedir?

Uyuşturucu madde ticareti suçunun cezası, Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinde fiilin niteliğine göre farklılık göstermektedir. Maddenin imal, ithal veya ihraç edilmesi durumunda yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve iki bin günden yirmi bin güne kadar adli para cezası öngörülmüştür. Ülke içinde satma, satışa arz etme, başkalarına verme, sevk etme, nakletme, depolama, satın alma, kabul etme veya bulundurma fiilleri için ise on yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmi bin güne kadar adli para cezası uygulanır. Suçun nitelikli hallerinin (örneğin örgütlü işlenmesi, çocuklara karşı işlenmesi) varlığı durumunda cezalar daha da artırılır.
Uyuşturucu Madde Ticareti Suçunda Nitelikli Haller
Uyuşturucu madde ticareti suçunun cezası, Türk Ceza Kanunu’nda belirtilen bazı özel durumların varlığı halinde önemli ölçüde artırılmaktadır. Bu ağırlaştırıcı nedenler; suçun topluma verdiği zararın büyüklüğü, mağdurun hassasiyeti veya suçun işleniş biçimindeki tehlike arz eden unsurlar dikkate alınarak belirlenmiştir. Bu nitelikli haller şu şekildedir:
Uyuşturucu Satılan Kişinin Çocuk Olması
Uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması, TCK’nın 188. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinde özel bir ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmiştir. Bu durumda, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz. Çocukların, uyuşturucu madde ticaretinin hedefi haline gelmesi, onların fiziksel ve ruhsal gelişimleri üzerinde onarılamaz tahribatlar yaratmaktadır. Hukukumuzda çocuk, henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişiyi ifade etmektedir. Bu hükmün uygulanmasında, uyuşturucu maddenin verildiği veya satıldığı anki yaş esas alınır. Yargıtay kararları da, çocukların korunması ilkesini ön planda tutarak, bu tür eylemlere karşı caydırıcı cezaların uygulanması gerektiğini vurgulamaktadır.
Uyuşturucu Maddenin Eroin, Kokain, Morfin, Sentetik Kannabionid ve Türevleri veya Baz Morfin Olması
Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendi, uyuşturucu madde ticaretine konu olan maddenin türüne göre cezanın artırılmasını öngörmektedir. Buna göre, suç konusu maddenin eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid ve türevleri veya baz morfin olması halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu maddeler, diğer uyuşturucu maddelere kıyasla insan sağlığı üzerinde çok daha yıkıcı ve bağımlılık yapıcı etkilere sahiptir. Özellikle sentetik kannabinoidler (bonzai gibi), son yıllarda yaygınlaşan ve genç nesiller arasında hızla bağımlılık yapan tehlikeli maddeler arasında yer almaktadır. Bu maddelerin kolay ulaşılabilirliği ve düşük maliyeti, yayılımını artırmakta ve kamu sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Yargıtay, bu maddelerin tehlike derecesini ve toplumsal etkilerini dikkate alarak, bu nitelikli halin uygulanmasında titiz davranmaktadır.
Uyuşturucu Madde Ticareti Suçunun Belirli Yerlerde İşlenmesi
TCK 188. maddesinin dördüncü fıkrasının (b) bendi, uyuşturucu madde ticareti suçunun belirli hassas bölgelerde işlenmesi durumunda cezanın artırılmasını öngörür. Buna göre, suçun; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Kanun koyucu, bu tür yerlerin yakınında işlenen suçların toplumsal huzuru ve güvenliği daha fazla tehdit ettiğini kabul etmiştir. İki yüz metrelik mesafe kuralı, bu alanların çevresinde bir ‘güvenli bölge’ oluşturmayı hedeflemektedir. Yargıtay, bu nitelikli halin uygulanmasında, suçun işlendiği yerin belirtilen niteliklere sahip olup olmadığını ve iki yüz metrelik mesafenin doğru hesaplanıp hesaplanmadığını titizlikle özellikle incelemekte ve ona uygun hüküm kurmaktadır.
Uyuşturucu Madde Ticareti Suçunun Üç veya Daha Fazla Kişi Tarafından Birlikte İşlenmesi
Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin beşinci fıkrası, uyuşturucu madde ticareti suçunun üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek cezanın yarı oranında artırılacağını hükme bağlamıştır. Bu düzenleme suçun organize bir şekilde işlenmesinin, yani birden fazla kişinin işbirliği yaparak suçu gerçekleştirmesinin, toplumsal tehlikesini vurgulamaktadır. Birlikte hareket etme, suçun daha geniş kitlelere yayılmasına ve suçla mücadeleyi zorlaştırmasına neden olmaktadır. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için failler arasında suç işleme konusunda bir anlaşma ve işbirliği bulunması gerekmektedir. Her bir failin suçun icrasına katkıda bulunması, bu fıkranın uygulanması için yeterlidir. Yargıtay, bu tür durumlarda faillerin her birinin suçun işlenmesindeki rolünü ve katkısını ayrı ayrı değerlendirerek, cezanın adil bir şekilde belirlenmesini sağlamaktadır.
Uyuşturucu Madde Ticareti Suçunun Suç İşlemek İçin Teşkil Edilmiş Bir Örgüt Faaliyeti Çerçevesinde İşlenmesi
Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin beşinci fıkrası, uyuşturucu madde ticareti suçunun suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek cezanın bir kat artırılacağını belirtmektedir. Bu durum suçun sadece birden fazla kişi tarafından değil, aynı zamanda belirli bir hiyerarşi ve süreklilik içinde faaliyet gösteren bir suç örgütü bünyesinde işlenmesi halinde uygulanır. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, suçun işlendiği örgütün TCK’nın 220. maddesinde tanımlanan suç örgütü niteliğinde olması ve suçun bu örgütün faaliyeti kapsamında işlenmesi gerekmektedir. Yargıtay, örgütlü suçlarda faillerin örgütle olan bağını ve suçun örgütün amaçları doğrultusunda işlenip işlenmediğini detaylıca incelemektedir. Bu tür davalarda, örgütün varlığının ve suçun örgüt faaliyeti kapsamında işlendiğinin ispatı, davanın seyrini doğrudan etkileyen önemli bir unsurdur.
Uyuşturucu Ticareti Suçunun Bazı Meslek Mensupları Tarafından İşlenmesi
Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin sekizinci fıkrası, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçunun tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, hemşire, diş teknisyeni, anestezi uzmanı, ebe veya diğer sağlık mesleği mensubu kişiler tarafından mesleği icra etmesi dolayısıyla sahip olduğu üretim ve pazarlama yetkisi dâhilinde işlenmesi halinde verilecek cezanın yarı oranında artırılacağını düzenlemektedir. Bu hüküm, toplumun sağlığını korumakla görevli ve bu alanda özel bilgi ve yetkiye sahip olan kişilerin, mesleki konumlarını kötüye kullanarak uyuşturucu madde ticaretine karışmalarını engellemeyi amaçlamaktadır. Yargıtay, bu nitelikli halin uygulanmasında, failin mesleki unvanının ve suçun işleniş biçiminin mesleki yetkiyle doğrudan ilişkili olup olmadığı hususunu özellikle değerlendirmektedir.
Uyuşturucu Madde Kullanım Sınırı Ne Kadardır?

Uyuşturucu maddeler genel itibariyle ciddi bağımlılık yapan ve insan sağlığı üzerinde yıkıcı etkileri olan maddeler olmasına rağmen, kimyasal yapıları, etki mekanizmaları ve vücut üzerindeki etkileri açısından önemli farklılıklar gösterirler. Bu farklılıklar, hukuki değerlendirmelerde ve tedavi süreçlerinde de belirleyici rol oynamaktadır.
Türk Ceza Kanunu, kesin bir uyuşturucu madde kullanım sınırı belirlememiştir. Ancak Yargıtay, ele geçirilen uyuşturucu maddenin miktarı, cinsi, safiyet oranı, failin yaşam tarzı, ekonomik durumu, uyuşturucu kullanma alışkanlığı ve maddenin elde ediliş biçimi gibi birçok faktörü bir arada değerlendirerek, eylemin kullanmak amacıyla bulundurma mı yoksa ticari amaçla bulundurma mı olduğuna karar vermektedir. Özellikle eroin ve metamfetamin gibi maddelerde, çok küçük miktarlar dahi ticari amaçla bulundurma olarak değerlendirilebilmektedir. Örneğin, Yargıtay bazı kararlarında metamfetamin için günlük kişisel kullanımı 10 gram olarak kabul ederken bazı kararlarında 100 gramı da kişisel kullanım kapsamında değerlendirmiştir. Bu sebeple uyuşturucu madde için kesin bir sınır var demek doğru olmayacaktır. Her somut olay kendi içinde değerlendirilir.
Uyuşturucu Ticareti Suçunda Yargılama Süreci
Uyuşturucu ticareti suçları, Türk Ceza Kanunu kapsamında ağır cezalara tabi tutulduğu için, yargılama süreçleri de oldukça karmaşık ve titizlikle yürütülmesi gereken bir yapıya sahiptir. Bu suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturma süreçleri, genel ceza muhakemesi kurallarına tabi olmakla birlikte, uyuşturucu suçlarının kendine özgü nitelikleri nedeniyle bazı farklılıklar göstermektedir. Soruşturma aşamasında kolluk kuvvetleri tarafından toplanan deliller (fiziki takip, teknik takip, tanık beyanları, uyuşturucu madde analiz raporları vb.) büyük önem taşır. Cumhuriyet savcısı, bu deliller ışığında iddianame düzenleyerek davayı Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşır.
Kovuşturma aşamasında ise mahkeme; tüm delilleri değerlendirir, tanıkları dinler, sanığın savunmasını alır ve Yargıtay içtihatlarını göz önünde bulundurarak bir karar verir. Bu süreçte, delillerin hukuka uygun yollarla elde edilmiş olması, sanığın savunma hakkının eksiksiz sağlanması ve adil yargılanma ilkesine riayet edilmesi büyük önem taşımaktadır. Uyuşturucu ticareti suçlarında, genellikle uzun süreli hapis cezaları öngörüldüğünden, yargılama sürecinin her aşamasında hukuki destek almak, sanığın haklarının korunması ve adil bir sonuca ulaşılması açısından hayati bir gerekliliktir.
Uyuşturucu Ticareti Suçunda Zamanaşımı Süresi
Uyuşturucu ticareti suçunda zamanaşımı süreleri, Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümlerine göre belirlenir. Bu suç, TCK 188. maddesinde ağır cezalara tabi tutulduğu için dava zamanaşımı süreleri de buna paralel olarak uzundur. Genel olarak, suçun işlendiği tarihten itibaren belirli bir süre geçtikten sonra dava açma hakkı veya verilen cezanın infaz hakkı düşer. Uyuşturucu ticareti suçunun temel hali için dava zamanaşımı süresi 15 yıl, ceza zamanaşımı süresi ise 20 yıldır. Ancak suçun nitelikli hallerinin bulunması durumunda bu süreler daha da uzamaktadır. Bu hususta daha detaylı bilgi edinmek için ceza zamanaşımı hesaplama aracımızı kullanabilirsiniz.
Uyuşturucu Ticareti Suçunda Hafifletici Sebepler
Uyuşturucu ticareti suçu, genellikle ağır cezaları öngören bir suç tipi olsa da Türk Ceza Kanunu bazı durumlarda cezanın hafifletilmesini veya hiç verilmemesini sağlayan düzenlemeler içermektedir. Bu hafifletici sebepler; failin pişmanlığını, suçun ortaya çıkarılmasına katkısını veya suçun işlenmesindeki özel durumları dikkate alarak uygulanmaktadır. Her somut olaya göre değişiklik göstermekle beraber başlıca hafifletici sebepler şu şekildedir:
- Etkin Pişmanlık (TCK Madde 192): Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak eden kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerleri bildirirse, verilen bilginin suçun ortaya çıkmasına ve diğer suçluların yakalanmasına yardımcı olması koşuluyla kişi cezalandırılmaz. Suç haber alındıktan sonra, ancak hüküm verilmeden önce aynı bilgiler yetkili birimlere verilirse de verilecek cezada önemli indirim yapılabilmektedir. Bu düzenleme, suçla mücadelede faillerin işbirliğini teşvik etmeyi amaçlar.
- Suçun İşlenmesinde Kullanılan Maddenin Miktarı: Her ne kadar ticari amaçla uyuşturucu madde bulundurmak suç olsa da ele geçirilen maddenin miktarının çok az olması ve kişisel kullanım sınırlarına yakın olması durumunda, mahkemece takdiri indirim nedenleri uygulanabilmektedir. Yargıtay, bu konuda somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapılmasını ve maddenin safiyet oranının da dikkate alınmasını vurgulamaktadır.
- Suçun İşlenmesindeki Özel Durumlar: Failin suçu işlemeye iten özel koşullar, örneğin ağır bir bağımlılık durumu veya zorlama altında hareket etme gibi durumlar, mahkemece cezada indirim nedeni olarak değerlendirilmektedir. Ancak bu durumların somut delillerle ispatlanması gerekmektedir.
Bu hafifletici sebeplerin varlığı, sanık hakkında verilecek cezanın önemli ölçüde azalmasına hatta bazı durumlarda hiç ceza verilmemesine yol açabilmektedir. Bu nedenle, uyuşturucu ticareti suçlamasıyla karşı karşıya kalan kişilerin, dosyadaki hafifletici sebeplerin varlığını ve bunların hukuki sonuçlarını doğru bir şekilde değerlendirebilmek için hukuki destek almaları büyük önem taşıyacaktır.
Uyuşturucu Madde Ticareti ve Etkin Pişmanlık Ceza İndirimi

Türk Ceza Kanunu, uyuşturucu madde ticareti suçlarında, suçun ortaya çıkarılmasına veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına yardımcı olan failler için etkin pişmanlık hükümlerini düzenlemiştir. TCK’nın 192. maddesi, bu suçlarda etkin pişmanlığın uygulanma şartlarını ve ceza indirim oranlarını belirlemektedir. Buna göre:
Suç Haber Alınmadan Önce: Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak etmiş olan kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini sağlaması halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz. Bu, tam etkin pişmanlık halidir ve failin hiçbir ceza almamasını sağlar.
Suç Haber Alındıktan Sonra:Uyuşturucu ticareti suçu işlendiğinde, kolluk kuvvetleri olayı öğrendikten sonra fail kendi isteğiyle yardımcı olursa cezasında indirim yapılır. Bu yardım; suçun ortaya çıkarılmasına, diğer faillerin bulunmasına veya yakalanmasına katkı sağlarsa, mahkeme verilecek cezayı yardımın boyutuna göre dörtte bir ile yarısı arasında azaltır.
Etkin pişmanlık, devletin suçla mücadelede faillerin işbirliğini teşvik etme ve suç örgütlerini içeriden çökertme amacına hizmet eder. Bu hükümler, suçun tüm boyutlarıyla ortaya çıkarılması ve adaletin sağlanması açısından büyük önem taşır. Yargıtay, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasında, failin verdiği bilginin samimiyetini, doğruluğunu ve suçun aydınlatılmasına sağladığı katkının derecesini titizlikle değerlendirmektedir.
Uyuşturucu Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Uyuşturucu ticareti suçlarına ilişkin davalarda görevli mahkeme, Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca belirlenmektedir. Türk hukuk sisteminde, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçları, niteliği itibarıyla ağır ceza mahkemelerinin görev alanına girmektedir. Dolayısıyla, bu tür suçlarla ilgili yargılamalar, Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından yürütülür.
Yetkili mahkeme ise, suçun işlendiği yer mahkemesidir. Eğer suç birden fazla yerde işlenmişse veya suçun işlendiği yer tespit edilemiyorsa, şüphelinin veya sanığın yakalandığı yer mahkemesi veya ilk sorgusunun yapıldığı yer mahkemesi yetkili olmaktadır. Bu tür davalarda yargılamanın doğru mahkemede yapılması, usul ekonomisi ve adil yargılanma hakkı açısından büyük önem taşımaktadır.
Uygulamada Sıkça Karşılaşılan Metamfetamin Suçları ve Cezaları
Metamfetamin, son yıllarda Türkiye’de ve dünya genelinde kullanımı hızla artan, sentetik ve oldukça güçlü bir uyarıcı maddedir. Halk arasında ‘met’, ‘buz’ veya ‘ateş’ gibi isimlerle de bilinen metamfetamin, merkezi sinir sistemi üzerinde yoğun bir etki yaratarak kısa sürede bağımlılık yapma potansiyeline sahiptir. Bu maddenin yaygınlaşmasıyla birlikte, metamfetaminle ilgili suçlar da Türk Ceza Kanunu kapsamında özel bir önem kazanmıştır. Metamfetaminin imalatı, ithalatı, ihracatı, satışı, nakli, depolanması veya bulundurulması gibi her türlü ticari faaliyeti, TCK 188. maddesi kapsamında uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti suçu olarak değerlendirilir ve ağır cezai yaptırımlara tabidir.
Metamfetamin suçunun cezası, maddenin miktarı, failin konumu ve suçun işleniş biçimi gibi faktörlere göre değişiklik göstermektedir. Metamfetaminin özellikle gençler arasında yaygınlaşması, bu maddeyle mücadeleyi daha da kritik hale getirmektedir. Yargıtay, metamfetamin suçlarına ilişkin kararlarında, bu maddenin yüksek bağımlılık yapıcı özelliği ve toplumsal tehlikesi nedeniyle caydırıcı cezaların uygulanması gerektiğini vurgulamaktadır.
Metamfetamin Satmanın Cezası Nedir?
Metamfetamin satma suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti suçunun bir görünümüdür. Bu fiil, metamfetaminin bir bedel karşılığında başkasına devredilmesiyle oluşur. Metamfetaminin yüksek bağımlılık yapıcı ve yıkıcı etkileri nedeniyle, bu maddenin satışı diğer uyuşturucu maddelerin satışına kıyasla daha ağır cezai yaptırımlar öngörmektedir. TCK 188/3 maddesi uyarınca, uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Ancak, metamfetamin gibi sentetik ve tehlikeli maddelerin ticareti söz konusu olduğunda, cezanın alt sınırdan uzaklaşılması ve daha yüksek cezaların verilmesine uygulamada sıkça şahit olmaktayız.
Metamfetamin Kullanma ve Satma Cezası Arasındaki Farklar Nelerdir?
Metamfetaminle ilgili suçlar, Türk Ceza Kanunu kapsamında hem kullanma hem de satma fiilleri için ayrı ayrı düzenlenmiştir. Metamfetamin kullanma suçu, TCK 191. maddesi kapsamında değerlendirilir. Bu maddeye göre; kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak uygulamada bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada, şüpheli hakkında beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmektedir. Bu erteleme süresi içinde şüphelinin, denetimli serbestlik tedbirlerine tabi tutulması ve tedavi programına katılması istenir. Eğer bu yükümlülüklere uyulur ve erteleme süresi içinde tekrar uyuşturucu suçu işlenmezse, dava düşer. Aksi takdirde, kamu davası açılır ve yargılama süreci başlar.
Metamfetamin satma suçu ise, TCK 188. maddesi kapsamında uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti suçu olarak değerlendirilir ve kişi çok daha ağır cezalarla karşı karşıya kalmaktadır. Metamfetaminin satışı, satışa arzı, başkalarına verilmesi, sevk edilmesi, nakledilmesi, depolanması, satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması gibi ticari amaçlı her türlü fiil, on yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Yukarıda da belirttiğimiz üzere metamfetaminin özellikle tehlikeli yapısı ve yaygın bağımlılık potansiyeli nedeniyle, mahkemeler bu tür suçlarda genellikle cezanın alt sınırından uzaklaşarak daha yüksek cezalar verebilmektedir.
Uyuşturucu Ticareti Hakkında Yargıtay Kararları
Sanığın gizli soruşturmacılara uyuşturucu sattığı iddia edilmiştir. Ancak dosyadaki tutanak ve görüntülerde, gizli soruşturmacıların pasif kalmadığı, aksine sanığı yönlendirdiği ve suça teşvik ettiği görülmüştür. Yargıtay, bu durumda elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğunu ve sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken mahkumiyet hükmü kurulmasını hatalı bularak kararı bozmuştur.
Sanıkların bulunduğu araçta arama yapılarak uyuşturucu madde ele geçirilmiştir. Arama sırasında bir sanık, uyuşturucunun kendisine ait olduğunu kabul ederek kolluğa yardımcı olmuştur. Ancak mahkeme etkin pişmanlık (TCK 192/3) hükümlerini uygulamadan daha ağır ceza tayin etmiştir. Yargıtay, etkin pişmanlık hükümlerinin dikkate alınması gerektiğini belirterek fazla ceza verilmesini hukuka aykırı bulmuştur.
Sanık hakkında, dükkâna bırakılan poşetten çıkan uyuşturucular nedeniyle dava açılmıştır. Dükkanda uyuşturucunun beraberinde hassas terazi de bulunmuştur. Sanık, poşetin kendisine emanet edildiğini ve içeriğinden haberi olmadığını savunarak suçlamaları reddetmiştir. Üzerine atılı suçu destekleyecek başka kesin delil bulunamamış, hassas terazi üzerinde uyuşturucu kalıntısı tespit edilse de bunun tek başına yeterli olmadığı belirtilmiştir. Yargıtay, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereği beraat verilmesi gerekirken mahkumiyet kararı verilmesini hukuka aykırı bulmuştur.
Sanığın üzerinde kullanım sınırını aşan miktarda uyuşturucu ve hassas terazi ele geçirilmiştir. Olayda sanığın kovalamaca sonucu yakalandığı yerde de uyuşturucu ve terazi bulunmuştur. Ancak bu eşyaların sanık tarafından atıldığına dair kesin ve şüpheyi aşan delil elde edilememiştir. Yargıtay, sadece olayın şüpheli verilerle değerlendirildiğini ve TCK 43. madde hükümleri uygulanarak fazla ceza tayin edilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek mahkumiyet kararını bozmuştur.